Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasına karşı düzenlenen protestolara ait Twitter paylaşımları münasebet gösterilerek tutuklanan üniversite öğrencisi Beyza Buldağ’a, Ayşe Kulin açık mektup yazdı. Kulin, “Beceriksizliğim ki, benim yanılgım, artık kusurumun etrafında dolanıp listeye ulaşmak için çabalıyorum, gördüğün üzere. Pes etmiyorum.” dedi.
Ayşe Kulin’in Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan mektubu şöyle:
Sevgili Beyza,
Seni hiç tanımıyordum. BÜ için toplumsal dayanışma köşeni açtığında dahi ismine dikkat etmemişim. BÜ öğrencilerine dayanak vermek için başlattığın iletiyi tıkladığım halde, her zamanki beceriksizliğimle göndermeyi becerememişim.
Öğrencilerin tartaklandığı, tekmelendiği ve tutuklandığı polis baskınından sonra, tutuklananlar ortasında olduğun için öğrendim ismini, gazetelerde çıkınca da fotoğrafından çok hoş bir kız olduğunu gördüm.
Yüreğinin de aydınlık ve güleç yüzünden geri kalmadığını artık hepimiz biliyoruz.
Sevgili Beyza, sen hayatının baharında bir çiçeksin, ben seksen yaşındayım. Büyükannelerinin jenerasyonuna ilişkin bir dinozor olarak sana söylemek istediğim birkaç şey var. Öncelikle, delikanlı yaşının hakkını verdiğin için seni kutluyorum.
Ben de altmış bir yıl önce tıpkı senin ve akranların üzere hukukun ayaklar altına alınmasına karşı çıkmış, irticanın hortlama ihtimalini ta o günlerde görerek aksiyonlara katılmıştım.
ONUR VE
ÖZGÜRLÜK
Çünkü daha yıllar öncesinde, Ankara’da bir yaz günü, ondört yaşlarında bir ortaokul öğrencisiyken, bir kız arkadaşımla Kızılay’dan Ulus’a giden otobüse binmiştik. Üzerimizde kısa kollu basma elbiselerimiz vardı. Sakallı bir adam her ikimizin de kollarına yapışıp, “Çok yakında böyle kısa kollu giysilerle ortada dolaşamayacaksınız küçük or…. lar” demişti. Ben akşam bu olayı dudaklarım titreyerek babama anlattığım da, babam bana dedi ki:
“Bak kızım, su akar, yolunu bulur ve kesinlikle denize ulaşır! Yolunun üzerinde kayalar varsa, kayaları deler, delemez ise kayanın etrafından dolaşır, olmadı yer altı suyu olarak devam eder bir müddet fakat sonunda kesinlikle denize ulaşır. Ferdî onur ve özgürlük bir insanın olmazsa olmazıdır. Varması kaide olan denizidir. Senin de aydınlığa giden yolunun üzerine pürüzler, pürüzler, kayalar çıkabilir, onları sabırla bertaraf ederek yoluna devam edeceksin. Senin denizin, Atatürk unsurlarına göre işleyen devlettir. Önüne çıkan pürüzleri ayıklayarak, hakikat olanı bilmeyenlere sabırla doğruyu anlatarak yoluna devam et ve pes etme zira sonuç değişmez.
Dünyadaki tüm beşerler bir gün hak, hukuk ve adaletin tecelli ettiği, özgür ve onurlu yaşama kavuşacaklar. Bunu böyle bil, ayağına takılacak taşlar için boşuna kendini üzme.”
Şimdi ben de sana diyorum ki Beyza sakın üzülme! İnsanın özgürlüğü ve onuru, olmazsa olmazıdır. Su akar, yolunu bulur!
PES ETMEK YOK
Bir de itirafım var; iletinin geldiğinde şayet o anda tencereyi karıştırdığım tahta kaşığı, yemeği yakmayı göze alıp bırakaydım, tahminen hakikat tıklamayı becerecek, ben de bu ülkenin bir müellifi olarak, açtığın dayanışma kümesinin içinde olacaktım.
Beceriksizliğim ki, benim yanılgım, artık yanlışımın etrafında dolanıp listeye ulaşmak için çabalıyorum, gördüğün üzere. Pes etmiyorum.
Kalbi, haksızlıklar, hukuksuzluklarla sınanmakta olan tüm gençler için sevgi ve tasayla çarpan yaşlı müelliften, aydınlık bir gelecek umuduyla.